Günümüzde hayat şartlarının zorlaşması ve insanların bu durumlara uyum sağlamaya çalışma gayretleri genel anksiyeteyi ve depresif duygudurumu arttırmıştır. İnsanların birbirlerinden beklentileri de kaygıları doğrultusunda değişmektedir.
İlişki önce iletişimle başlar. İletişim ise önce görsel sonra işitsel sonra dokunsal devam eder. Fakat ne gariptir ki; henüz iletişim kuramadığımız insanlarla ilişki sorunlarımızı çözmeye çalışırız. Yani kişilerden biri radyonun FM diğeri AM bandında gibidir. Karşımızdaki insanı anlamak için önce kendimizi de anlamamız gerekir ve en doğrusu da ‘ben dili’yle konuşmak gerekir. Örneğin; ‘bu şekilde davranman çok sinir bozucu değil de bu davranışın karşısında üzülüyorum ya da çaresiz hissediyorum’ gibi bir dille konuşulabilir.
Kendi yaşadığımız sorunların adını koyarak sonra bunu diğeriyle bağdaştırabiliriz. Ancak herhangi bir suçlama, eleştiri ya da agresif bir tavırla başladığımız bir konuşmadan, haklı olduğumuzu ispatlayarak ya da istediğimizi alarak çıkmamız zordur. Çünkü olumsuz başladığımızda diğeri de kendisini savunmaya alacaktır. Böylelikle karşılıklı kalkanlar çekilmiş, silahlar hazır, beklenmektedir. Sorun ise iki kişinin tam da ortasında oracıkta hala durmaktadır. Tartışmanın ya da kavganın sonucunda kazanan yoktur. Her ikisi de yorulmuştur. Bir ara sakinleşip diğerini çok üzdüğünü, aslında amacının bu olmadığını fark eder. Kendisini ifade etmeye başladığında, artık sorun da kolayca çözüme ulaşır.
Tabi bu senaryoların en iyisi. Bir de adli süreçlere kadar uzayan kavgalar olabilir ya da yıllarca süren kavgalar. Sorduğunuzda asla kendini ezdirmemiş, haksızlığa her zaman karşı durmuş, doğrularını her zaman her yerde savunmuş ya da tüm bunların böyle olduğunu düşünen bir insan vardır karşınızda. Oysa benzer problemleri yaşamaya devam eder. Çünkü altta yatan kendi korku ve kaygılarının farkında değildir. Ne zaman ki bunları farkeder ki genellikle bu 40 lı yaşlarda olabilir. O zaman çevrendeki ve ailesindeki insanlarla iletişimi farklılaşır ve tabi ki ilişkileri de.
Söz konusu çocukla ya da ergen bireyle ilişki ise; öncelikle onların duygudurumu ile aynı frekansa gelmeliyiz. Arkadaşı oyuncağını zorla elinden almış ve ağlayan bir çocuğa kurduğunuz mantık cümleleri ona ulaşmayacağı gibi, bir de daha da gerilmesine yol açabilir. “Arkadaşının oyuncağı elinden alması seni çok sinirlendirmiş sanıyorum ya da şu an senin çok üzüldüğünü görebiliyorum. Bu durum senin canını çok sıkmış olmalı” gibi öncelikle sağ lobuyla duygusal bir an yaşayan çocuğunuza aynı şekilde sağ lobunuzla kabullenici ve onu duygusal olarak anladığınızı belirten cümleler kurabilirsiniz. Böylelikle sakinleşmiş olan çocuğunuzla şu anki durumu özetleyip çözüm önerileri sunabilirsiniz.